Yeteneğin önünde kimse duramıyor
Avrupa Yakası” dizisinde canlandırdığı “Tiki Selin” rolüyle yıldızı parlayan Evrim Akın, son bir yıldır büyük ilgi gördüğü için FOX’ta sürekli tekrarı yayınlanan “Bez Bebek” dizisindeki performansıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Küçükler kadar büyükleri de ekran başına toplayan, senarist Nil Banu’nun kaleme aldığı FOX’un fantastik dizisinde Akın, 100. yaş gününde doğumgünü hediyesi olarak insan olmayı dileyen ve bu isteği gerçekleşen “Nana” isimli bir bez bebeği oynuyor. Oyunculukta 10 yılı geride bırakan 28 yaşındaki Akın, “Oyun oynamayı çok seviyorum. Eğer bu işi yapmazsam, ruhsal olarak hastalanırım” diyor.
Bez Bebek dizisinde oynayan Evrim Akın, “Bu piyasada yıllardır tek başına ayakta durmaya çalışıyorum. Beni kollayan, bir abim falan yok. Ama şunu öğrendim ki, yeteneğin önünde kimse duramıyor” diyor.
“Avrupa Yakası”ndan sonra bir yıl ara verdiniz ve bir fantastik diziyle döndünüz. Bu kararı verirken neler belirleyici oldu?
Hiç pedagojik alt yapısı olan bir dizi teklifi gelmemişti. İçimdeki çocuğu kaybetmediğim için onu bir şekilde yansıtmak istiyordum. Diziyi kabul etmemdeki en büyük nedenlerden biri buydu. Diğeri de senaristimizin Nil Banu Engindeniz olması, yani kadın olması. Çünkü kadını, kadından daha iyi kimse anlamaz.
Rol arkadaşınız Tan Sağtürk nasıl bir partner?
Başta insan olarak çok düzgün, tüm egolarını yemiş, yutmuş bir adam. Onun yerinde olsam, yıllarca Fransa’da, Türkiye’de başbaletlik yapmış, okulları var, egom benden bir iki adım önden gidebilirdi. Tan, bunların ötesinde düzgün ve beyefendi… Onunla çalışmaktan keyif alıyorum. Çocuk oyuncularımız da kendi çocuğum gibi… Yemek yemelerinden, okumalarına kadar başlarındayım.
Diziniz o kadar çok yayınlanıyor ki, hele bir dönem, ne zaman kanalı açsak sizin dizi vardı… Bu konudan memnun musunuz?
Tan (Sağtürk) bir şey anlattı geçen gün… Yurtdışından bir arkadaşı gelmiş, “Aaa Bez Bebek TV’de FOX diye bir iş var” demiş. (Gülüyor) Kanalın böyle bir politikası var, bir şey diyemiyoruz. Ben bu durumdan çok hoşnut değilim, dizinin büyüsü bozulacakmış gibi geliyor. Yüzüm eskiyor. Tabii, bir de iyi tarafı var. Biz 46. bölüme başladık. Kafalarda dizi müthiş şekilde yer ediniyor. İkinci bölümü bile hatırlayan çocuklar oluyor.
Ata Demirer, “Avrupa Yakası”na döndü. Ne düşündünüz?
Sevindim, iyi, güzel… Hümeyra’nın ayrılmasına üzüldüm, saçma geldi bana… Annesiz nasıl olacak ki?
Size tekrar teklif gelse…?
Yok, ben tamamen kapattım o defteri… Hani kitabı okuyoruz ve sayfayı çeviriyoruz, tekrar başa döner miyiz? Bir şey anlamadıysak döneriz. Ben çok şey anladığım için dönmeye ihtiyacım yok. Şu an zaten sevilen bir dizide oynuyorum, kanalımdan da memnunum.
“Avrupa Yakası”ndan problemli bir şekilde mi ayrıldınız yoksa dostça mı?
Kimseyle kötü ayrılmadım. Mesela Gülse (Birsel) ile hâlâ görüşürüm. Ata’yla (Demirer) görüşürüz. Hatta onun “Osmanlı Cumhuriyeti” filminde oynayacaktım ama çekim takvimimiz tutmadı. Yönetmenimiz Jale Hanım’la da görüşürüz.
‘
Eski sevgilimle yeniden birlikteyim’Bir ara evleneceğinize dair haberler de çıktı, bunların aslı var mıydı?
Yani, inşallah… 2,5 yıldır ciddi bir ilişkim var.
İsmi ne?
Söylesem, tanımazsınız zaten… Başka sektörden… 32 yaşında…
Mesleği ne peki?
Gıda ve inşaat… Biz zaten sekiz yıl önce de birlikteydik. Sonra araya birileri girdi. Onun hayatı yaşaması gerekiyordu. Benim de yaşamam gerekiyordu. Sonra yıllar sonra tekrar bir araya geldik. Bizimkisi bayağı bir eskiye dayanıyor. O verdiğimiz ara da, öyle konuşularak verilmiş bir ara değil. Demek ki, o zaman uygun zaman değilmiş, bu ilişki içimizde kalmış. Kısmet şimdiymiş. Güzel, ailelerimizin onayladığı, birbirimize verilmiş sözlerimizin, planlarımızın, hayallerimizin ve paylaşımımızın çok olduğu bir ilişki… Birbirimizi beslediğimiz bir ilişki… Beni birçok konuda çok eğitiyor.
Mesela?
Kendisi bir iş adamı… Benim anlamadığım tek şey var; o da insan yönetmek… Çünkü hep yönetmenler beni yönettiği için, ben yönetilmeyi, o ise yönetmeyi biliyor. Bana yavaş yavaş yönetmeyi öğretiyor.
Bay doğruyu bulmak artık zorlaştı diyenler çoğunlukta, siz şanslı azınlıktasınız diyebilir miyiz?
Şanslıyım tabii ama bizim de birbirimize karşı hatalarımız olmuyor değil, oluyor ama bunu tolere etmek önemli… O mesela çok olgun, bana olgunluğu öğretiyor. Çok çocuk gibi davrandığım oluyordu. Bazı konularda, özellikle ilişki sözkonusu olduğunda evrimimi tamamlayamamıştım. Bu seçim ve yetinme meselesi… Her kadın aslında mutlu olabilir ama ne istediğinizi bilmeniz önemli…
Evlilik tarihi falan konuşuldu mu?
Yok, Antalya’da yaşıyor. Fırsat buldukça yanına gidiyorum, tatillerde falan birlikteyiz. Zaten Türk aile yapısına uygun yaşıyoruz. Hiçbir şekilde, biz evli gibiyiz de diyemem. Hâlâ ailemle, annemle yaşıyorum. Keza, o da kendi evi var ama ailesine yakın oturuyor. Doğum yeri Türkiye olmamasına, annesi Alman olmasına rağmen babası ona Türk aile yapısını çok iyi empoze etmiş. İnşallah evlilik ileride olacak. Terledim valla…
Meslek farklılıkları sorun oluyor mu aranızda?
Gösteri sanatlarıyla uğraşan herkes bilir ki, bu işlerin saati belli olmaz. İlk başlarda sete gidiyordum. Üç sahnem var, akşama biter diyordum, gece saat 22.00 olmuş. Konuşuyoruz, ‘Hani bitiyordu?’ diyordu. Bir gün onu alıp sete götürdüm. İş programını eline verdim, bak dedim nasıl oluyormuş… Baktı ve ‘Ben eve gitmek istiyorum, çok zormuş’ dedi. Onun da işleri belli olmu-yor. Onun dışında insanların bana sevgi gösterisinde bulunmasından, gittiğimiz her yerde tanınmamdan da çok mutlu oluyor. Büyük bir mağrurluk ve olgunlukla beni taşıyabiliyor. Bu da çok hoşuma gidiyor.
‘Annem anaokulu öğretmeni olacak’Kendinizi nasıl dinlendiriyorsunuz?
Çok geziyorum. Köylere gidiyorum. Mesela en son Antalya Gömbe tarafındaydım, oradaki çocuklara kitap götürdüm. Kendi kendime yaptığım böyle etkinlikler var. Muğla’nın bir köyündeki bir okulda erkek kardeşim staj yapıyor. Öğretmen olacak, o okulun öğrencilerinin 19 Mayıs kıyafetlerini erkek arkadaşımla aldık.
Anne ve babanızın mesleği nedir?
Memurlar, babam rahmetli oldu. Annem 52 yaşında. Memurluktan emekli oldu. ‘Ben okumak istiyorum” dedi. Muğla’da çocuk gelişimi okuyor. Onunla gurur duyuyorum.
Mesleğinize dair ne gibi hayalleriniz var?
Hep bir ‘Hamlet’ takıntım var. ‘Hamlet’i canlandırmak ve hep farklı rollerle seyirciyle buluşmak isterim. Tek tip bir oyuncu olmayı istemiyorum. Aç kalmak pahasına da farklı roller oynamak istiyorum.
Yurtdışına yönelik bir çalışmanız olacak mı?
Amerika’ya giden arkadaşlarımı, ablalarım Meltem Cumbul, Sanem Çelik’i taktir ediyorum ama ben Amerika’da şunu keşfettim. Bir İspanyol olsaydım, şansım çok fazla olabilirdi. Amerika’da çok İspanyol var ya da Jamaikalı olsaydım, siyah kesime hitap edecektim. Orada doğup büyüseydim belki ama sonradan bu işler olmuyor. Ama Türk oyuncular için Almanya’da şans var. Mehmet Kurtuluş, İdil Ünel, Birol Ünel var başarılı olan, yine Türk yönetmenler de öyle… Çünkü Almanya’nın yarısı Türk… Film işi bir pazar, herkes para kazanıyor. Ben böyle baktığım için Amerika’ya, İngiltere’ye oyunculuk yapmak için gitmek boş hayal gibi geliyor.
Siz dışardan biraz soğuk görüyorsunuz, bunun nedeni ne?
Genelde beni tanımayanlar “Başta seni çok gıcık buluyorduk ama tanıyınca öyle olmadığını anladık diyorlar. Bu piyasada yıllardır tek başına ayakta durmaya çalışıyorum. Beni kollayan, bir abim falan yok… Ama şunu öğrendim ki, yeteneğin önünde kimse duramıyor. En büyük dost, abi, abla yetenek… Birlikte çalıştığınız insanların bambaşka yüzlerini zaman içinde görebiliyorsunuz. Ama bunlara karşı strateji geliştiriyor bilinçaltı… Bu soğuk duruş bence biraz kazık yemeyle ilgili…
Birsen Altuntaş / Milliyet